11 Mayıs 2016 Çarşamba
BİLGİ VE BİLİM
Bilginin o sonsuz zevkini tadan bir kimse öğrendikçe öğrenmek ister. Türlü konularla, türlü yollarla öğrendiğimiz bilgiler bizi aydın, kültürlü hale getirir. Aydın kimse her şeyden önce iyiyi ve kötüyü kolaylıkla ayırabilen olgun insan tipidir. Gerek hareketleriyle, gerek konuşmaları ve gerek fikirleriyle toplumda örnek tutulan seçkin bir insandır. Bilim ise fiziki ve doğal evrenin yapısının ve hareketlerinin birtakım yöntemler aracılığı ile sistematik bir şekilde incelenmesidir. Geçmişe bakıldığında en önemli sayılan bilim dalları ise matematik, geometri, gök bilimi ve tıp bilgisidir. Bilgi ile bilim arasında son derece bir bağ olmakla beraber bilim olmadan bilgi olmayacağı da açıkça meydandadır. Bazı bilim adamları çalışıyor, buluyor ve kanıtlamaya çalışıyor ki bu da günümüzde bir şekilde bilgi olarak elimize geçiyor.

İNSAN DAYANIŞMASI
Dayanışma bir topluluğun herhangi bir durumda el ele olması ve o durumu birlikte halletmeye çalışması olarak tanımlanabilir. Ülkemiz bu konuda son derece gelişmiştir. Bugün herhangi bir vakıf, dernek veya cemiyet topluluklarında dayanışmanın olduğu son derece aşikardır. İlk dayanışma aile kurumu içerisinde görülür elbette... Aile topluma yol gösterir. Düzenli bir hayatın sürdürülmesi aile bireylerinin sevgi, saygı ve dayanışmasına bağlıdır. Ailede herkesin bir iş bölümü vardır. Yapılan bu dayanışma ise hayatımızı kolaylaştırır. En önemlisi ise dayanışma çoçuklara sorumluluk kazandırır.
10 Mayıs 2016 Salı
BENİMLE TURKCHE KONUŞMA
Kültür mirasının nesilden nesile aktarılması dille mümkün olmaktadır. Bizim de kültür hazinelerimiz Türkçemizin zenginliği , canlılığı sayesinde günümüze kadar ulaşmıştır. Atalarımız biliyordu ki; dilini kaybeden bir millet her şeyini kaybetmiştir. bu bilinçle Türkçemize sahip çıktıkları için onların eserleri günümüzde de el üstünde tutulmaktadır. Cemil Meriç diyor ki:"Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır." Bu cümleden bizim dile ne kadar önem verdiğimiz anlaşılabilir. Fakat günümüzde ne yazık ki bir çok yabancı kelime kullanıyoruz ve bunun farkında olmayan çok insan var. Örneğin en basitinden "pardon"kelimesini bugün milyonlarca insan kullanıyor fakat yabancı bir kelime olduğunu çoğu kişi ne yazık ki bilmiyor.
SANATA DAİR
Herhangi bir duygu, düşünce, olay veya varlık anlatılırken, insanlarda hoş etkiler bırakacak şekilde bir anlatımın veya sunuşun kullanılması, sanat olarak tanımlanabilir. Sanatta en önemli nokta yaratıcı ve estetik olmasıdır. sanatın, bir toplumun kalkınmışlık düzeyi üzerinde büyük bir etkisi vardır. Özellikle gelişmiş ülkelerde sanata verilen önem büyüktür. Buna bakarak gelişmemiş ülkelere bakıldığında sanatsal faaliyetlerin fazla yaygınlaşmadığı görülür.
GAZEL
Yiriyle ey hüma girmiş degüldür meclis-i ışka
Horos-ı Arş anun kim nar-ı ahından kebab olmaz.
( Ey Hüma! Allah'ın ateşinden arş horozu kebab olmayan kimse aşk meclisine hakkıyla girmiş sayılamaz)
Halk arasında "devlet kuşu"olarak da bilinen Hüma, kimse tarafından görülmeyen; gören yahut gölgesi üzerine düşenlerin başına devlet doğacağına inanılan bir kuştur.
9 Mayıs 2016 Pazartesi
MODA VE TELKİN
Modada telkinin önemi çok güçlü olarak hissedilir. Fert bir taraftan kitleden ayrı düşmemek için onun giydiğini benimserken; kendi yakın çevresinden de ayrı kalmamak için en yakın çevresinden başlayarak aldığını alması, giydiğini giymesi yolunda telkinlerde bulunur. Telkin'in en fazla görüldüğü grup kadınlar ve çocuklardır.
GAZEL
Gedayuz şaha baş eğmez dil-i agahumuz vardur.
Fakir isek gam begler gani Allahumuz var
( Fakiriz ama padişaha baş eğmeyen uyanık bir gönlümüz vardır. Beyler, fakirsek ne gam; bizim zengin Allah'ımız var.)
Şair, fakir anlamına gelen "geda" kelimesini burada iftihar ederbir tavırla kullanmaktadır. Çünkü Hz. Muhammed'e izafe edilen "Fakirlik övüncümdür" anlamında bir sözdür
GENÇLİĞİN SPORA İŞTİYAKI
Günümüz gençleri gerek sosyal çevreden gerek toplumsal münasebetlerden ortaya çıkan bilgi ve uygulamalar sonucu sporu hobiden çok bir ihtiyaç olarak görmektedir. Bu durum toplumdaki gençleri sağlıklı ve umut vadeden bir geleceğe taşımaktadır. Spor hayatımızda birçok şeyi düzene sokar. Hayattan zevk almamızı sağlamakla beraber bizlere dengeli beslenmeyi de öğretir. Birçok ata sporumuz mevcuttur. Bunlara örnek olarak cirit, ok atma, güreş verilebilir. Bugün bu faaliyetlerin pek çok müsabakaları düzenlenir. Hatta en önemli ata sporumuz olan güreş bugün birçok köyde geleneksel olarak her yıl yapılmaktadır.
7 Mayıs 2016 Cumartesi
GAZEL
Yürürem hasret-i zülf üruh-i mehrular ile
Gündüzin gussalar ile gice kaygular ile
( Ay yüzlülerin saçı ve yanağının hasreti ile gündüz gam, gece kaygılarla yürür dururum.)
İlk mısradaki "zülf" (saç) ile gündüz gibi parlayan "ruh" (yanak) arasındaki renk tezatının, ikinci mısrada gece ve gündüz kavramları ile karşılandığı bu beyitteki ifadeye göre şair aşıktır ve sürekli olarak yüzleri ay gibi parlayan güzellerin saç ve yanaklarının hasreti ve hayali ile gece gündüz gezip dolaşmaktadır.
Gündüzin gussalar ile gice kaygular ile
( Ay yüzlülerin saçı ve yanağının hasreti ile gündüz gam, gece kaygılarla yürür dururum.)
İlk mısradaki "zülf" (saç) ile gündüz gibi parlayan "ruh" (yanak) arasındaki renk tezatının, ikinci mısrada gece ve gündüz kavramları ile karşılandığı bu beyitteki ifadeye göre şair aşıktır ve sürekli olarak yüzleri ay gibi parlayan güzellerin saç ve yanaklarının hasreti ve hayali ile gece gündüz gezip dolaşmaktadır.
KÜLTÜREL FAALİYETLER
Kültürel faaliyetler insanın gelişmesini sağlayan en önemli etkendir. Faaliyetlerin en çok yapıldığı yerler ise genellikle üniversiteler olup öğrencilerin gerek karakter gerek akademik anlamda gelişmelerinini sağlayan aktif ortamlardır. Bu gibi etkinliklerin artırılması ve daha çok yararlı programların insanlara aktarılması gerekmektedir ve bu etkinliklerden sadece gençler değil çocuk, yetişkin yaşlı kesimin de kültürel faaliyetlere teşvik edilmesi için elden gelen çaba gösterilmelidir. Çünkü bazen insanlar bilmediği bir çok şeyi kaliteli insanların programlarından öğrenebilir.
6 Mayıs 2016 Cuma
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ
Günümüzde bir çok insan vardır ki hiç bir düşünce ve hiç bir hareketinde kendisi olamaz ve topluma ayak uydurur. Bir toplumda konuşulan bir mevzuda söylenenlerin üstüne bir şey katamaz ve sürekli cümleleri yinelenir ve bu bir zamandan sonra basitleşir. Örneğini kendinden değil hep başka yerlerden almaya ya da bulmaya çalışır ama hiç bir zaman kendi örnek bulmaya çalışır. Kendisi bir ferttir yalnız şahıs değildir. İçinde bulunduğu sisteme bağlı kalır yanlış olanı farketse bile herkes yanlışa sürüklenirken bir başkaldırıda bulunmaz. Bugün bu sorun genellikle genç kesimde görülür. Genç arkadaşı ne yapsa onu yapmayı ne giyse onu giymeyi ister ve bunun adı da moda olur. O dönemde herkes aynı şeyi giyer aynı şeyleri izler velhasıl moda dediğimiz şey rutinlikten, klişeleşmişlikten başka hiç bir şey değildir.
İMKANSIZ GİBİ GÖRÜNENLER
Türk toplumu olarak olaylara pozitif tarafından çok negatif bakma özelliğimiz vardır. Millet olarak genellikle bir iş yapacağımız zaman kendimize olan öz güvenimiz sıfırdır ve çevremizden de çok çabuk etkilenen bir toplumdur. Özellikle yeni yetişen toplumun haline bakıldığında son derece bir cesaretsizlik, öz güvensizlik var. Bu durumu oluşturan en temel sebep ise herkesin tahmin edebileceği gibi bizi esir gibi ele geçiren dakikalarımızı hatta bazen saatlerimizi yiyen internet, telefon veya televizyon gibi teknoloji aletleridir.Maalesef ki bugün sadece genç kesim değil çocuk grubu da artık bunlara maruz kalıyor. Yine toplum olarak diğer bir özelliğimize gelinecek olursa yapacağımızın işin oluruna inanmamak imkansız olduğuna inanmaktır. Millet olarak bu durum aşılmalı yeni yetişecek olan nesile örnek olunmalıdır.
5 Mayıs 2016 Perşembe
KUDÜS
Ortadoğu'da bulunan dünyanın en önemli şehirlerinden biridir. İsrail Kudüs'ün kendi başkenti olduğunu iddia etmektedir. Bugün sadece Müslümanlar için değil Yahudililer ve Hristiyanlar de önem arz etmektedir.İki defa yok edilen Kudüs 23 defa da işgal edilmiştir. 52 defa saldırıya uğradı ve 44 defa da ele geçirilip tekrar kurtarılmıştır ve hala günümüzde İsrail tarafından Müslümanlara rahat verilmemekte olup ibadetleri engellenmektedir. Kuran'ı Kerime göre Peygamber efendimiz 10 yıl sonra Miraç'a bu şehirden çıkmıştır.
GAZEL
Ne kanlar dökdügin arz itse çeşmüm yare al anlar
Tenüm gamdan hilale döndi dirsem bir hayal anlar
( Gözüm ne kanlar döktüğünü gösterse, sevgili(bunu) hile sanır. Bedenim gamdan hilale döndü desem bir hayal sanır)
Bir nesneyi yahut hususu "arz etmek", rütbece küçüğün büyüğe karşı saygılı davranışını ifade eder. Şair burada gözlerinin sevgili uğrunda ne kanlı gözyaşları döktüğünü bildirmeyi yahut göstermeyi düşünmektedir. Ancak sevgilinin bu durumu, yanlış yani "al"( =hile )olarak anlayacağından endişe etmektedir.
4 Mayıs 2016 Çarşamba
ÜSTAD
Üstad derken elbette aklıma gelen isimdir Necip Fazıl ...
O hayatı boyunca çalışmış birbirinden güzel bir çok eser vermiş aynı zamanda müthiş tiyatro eserlerini ve şiirlerini edebiyatımıza kazandırmıştır. Pariste uzun yıllar bulunmuş 28 Haziran 1949 da Büyük Doğı Cemiyeti'ni kurmuştur. Uzun süre edebiyat alanında bir çok eser veren Necip Fazıl aslen Maraşlı'dır.
İlk eseri Örümcek Ağı'dır.1925 yılında eserini yazmıştır. En çok bilinen şiiri ise Kaldırımlar'dır. Mükemmel bir ahenkle yazılan bu şiirin sahibi üstadı saygıyla anıyoruz...
DÖNGÜSEL KAVRAMI
Döngü 'dönen şey' manasındadır. Her şey biz farkında olmasak bile bir döngü içerisindedir. Biz olduğumuz yerde dursak bile dünya dönmektedir. Peki bu nasıl olmaktadır? döngüsel zaman anlayışı vardır örneğin kış biter ve bir daha ki kış geldiğinde bizim göremediğimiz bir döngü yaşanmıştır. Mevsimlerin döngüsü olduğu gibi insanlarda döngü içerisindedir. Her iki saniyede bir ölenler ve doğanlar... Aslında bunların hepsi de birer döngüdür. Yahut insanların doğması, çocukluk evresi, gençlik çağı, yetişkinlik ve son olarak yaşlılık evresi bunlar da döngüsel bir zaman içerisinde yaşadığımızın kanıtıdır.
KALEMİN GÜCÜ
Kalemin gücü derken elbette kastedilen yazı yazmanın gücü ve öneminden bahsedilir. Bazı insanlarda yazma yeteneği vardır fakat bunun farkında bile değildirler. Bu yetenek ise yazmadan ortaya çıkarılamaz. Bazıları ise ilk başta kötü yazsalar da daha sonra kelime dağarcıklarını genişletip kelimelerle adeta oyun oynarcasına yazı yazma aşamasına gelebilirler.Bir toplumda her zaman iyi yazan iyi konuşan insanlar öndedir. Zaten iyi yazmak demek aynı zamanda kelimelerini iyi seçen iyi konuşan demektir. Çünkü yazmak bir sanattır kelimeleri özenle seçebilmeli ve cümleleri anlamlı bir şekilde sıralamak gereklidir.
3 Mayıs 2016 Salı
GAZEL
Benzelden kendüyi yarun kalem barmagına
Ey Helaki yüz sürüp payına kor ser nameler
( Ey Helaki, kalem kendisini sevgilinin parmağına benzettiğinden beri mektuplar ayağına yüz sürüp baş koyarlar.)
Osmanlı şiirinde parmaklar kalem gibi ince ve uzun olarak idealize edilmiştir. Bu bakımdan güzellerin parmakları çok defa kaleme benzetilir. Ancak burada şair klişeleşen bu benzetme kalıbına bir üst perdeden yaklaşarak kalemi, kendisini sevgilinin parmağına benzeterek övünür halde tasvir etmektedir.
GAZEL
Kanlar aglasun benümçün kare geysün hameler
Başına toprak saçupdürsün yüzini nameler
( kalemler benim için kan ağlayıp kara giysinler, mektuplar başlarına toprak saçıp yüzlerini buruştursunlar. )
Bu beyitte kağıt kalem gibi birbiri ile uyumlu iki nesne hakkında birtakım yorumlar geliştirerek hüzünlü bir tablo çizilivermiştir. Türkçede kan ağlamak(= büyük ıstarap çekmek) aşırı derecede ağlama sonocu gözlerden kanlı yaşlar gelmesi şeklinde mübalağalı bir tasvir ifadesi olarak geliştirilen bir deyimdir.
OSMANLIDA SANAT
Mimari, yazı, süsleme sanatları ve musiki gibi bir göze bir kulağa hitap eden sanatları ve musiki gibi göze ve kulağa hitap eden sanatlarda kendine has bir çizgisi ve ihtişamı bulunan Osmanlı'nın kültür degişimleri sebebiyle günümüz insanınca yeteri kadar tanınmayan, belki de bütün bu sanat dallarından daha parlak bir edebiyatı ve şiiri vardı. Osmanlı şiiri, tarihe mal olan bu insanların duygu ve düşünceleri, gündelik hayatları, yaşam felsefeleri, inanç ve gelenekleri gibi neredeyse bütün özelliklerini belki hiç bir malzeme ve görsel malzemenin başaramayacağı bir içtenlikle yansıtma özelliğine sahiptir.
30 Nisan 2016 Cumartesi
GAZEL
Çıhdı yaşıl perdeden arz eyledi ruhsar gül
Saldı mir'at-i zamir-i pakden jengar gül
( Gül yeşil perdeden çıkarak gül yüzünü gösterdi, (böylece) saf gönül aynasının pasını giderdi)
Şair gülün henüz gonca halindeyken içinde bulunduğu yeşil çanak yapraklarını, güzel bir insana benzettiği gülün yüzünü gizleyen bir örtü gibi düşünmektedir. Güzel bir çiçeği yahut sevdiği bir kimseyi görünce insanın gönlünde oluşan sevinç ve hoş duyguları ise gönül 'jengarının'(pas) silinip giderilmesi olarak yorumlamaktadır.
DİVAN EDEBİYATINDAKİ UNSURLAR
Divan edebiyatında şairler tarafından kullanılan bir çok unsur bulunmaktadır. Aşk, şarap,sevgili, aşık gibi bir çok unsur kullanılmaktadır. Hemen hemen her şairin amacı aynıdır şairler sevgiliye ulaşmak ister ama sevgili onlara hiç bir zaman yüz vermez ve burada aşık maşuk ilişkisi başlar. Mecazi aşkın yanında tasavvufu da işleyen bir çok şair vardır hatta mecazi aşkı anlatıyor gibi gözüken bir gazel, beyit veya kasidenin ardında tasavvuf yani Allah'a ulaşma çabası vardır.
EDEBİYATTA TÜRLER VE AYRIMLARI
Edebiyatta yazılabilecek bir çok tür bulunmakla birlikte bunların birbirinden ayrılan noktaları vardır ki yazarlar bu noktaları dikkate alarak bir şeyler meydana getirebilirler. Bir yazar bir deneme yazacaksa okuyucuyla biraz daha senli benli olması yani resmi değil samimi cümleleri eserinde barındırması gerekir ve yahut aynı yazar bir roman yazacaksa giriş gelişme ve sonuç bölümlerine dikkat etmeli eserin bütününe bakıldığında eser bizlere bir şeyler anlatıyor olması gerekir. Bir şair bir şiir yazacaksa da resmi oda deneme gibi resmi değil samimi, içten, duygusal olmalıdır.
GAZEL
Seyr-i bağ itdüm seher gördüm açup mecmuasın
Hıfz idüp bu matla'ı eylerdi istihzar gül
( Seher vakti bağı seyre çıktığımda gülün, mecmuasını açarak şu matlayı ezberleyip hatırlamakta olduğunu gördüm )
Divan edebiyatında aşk, şarap gibi kavramların yanında gül kavramı son derece önem arz eder. Hem tasavvufi açıdan hem de mecazi aşk bakımından önemlidir. Çiçeklerin en güzeli en çok ismi geçen gülü tasavvufi yönden ele alırsak peygamber efendimizin terinin gül koktuğu şeklinde bilgiler günümüze ulaşmıştır. Bundan dolayıdır peygamber efendimiz(s.a.v) gül ile özdeşleşmiştir.Mecazi aşk olarak ele alırsak gül şaraba benzetilir. Cam kadehtir camın içinde olan şarap ise güldür. Güle benzetilmesinin diğer önemli sebebi ise renginin kırmızı oluşudur.
28 Nisan 2016 Perşembe
GAZEL
Yılduzu düşdi siyeh- kare-i mina-nüşun
Sanma kandil uçurur kayyim-i seyyare -feşan
( Seyyareler saçan kayyımın kandil uçurduğunu zannetme. Sırça kadehten şarap içen günahkarın yıldızı düşmüştür. )
Eski ramazan eğlencelerinden olan "kandil uçurmak" özellikle teravih namazından sonra camiden dağılan kimselere eğlence olsun diye, minareden cami avlusu zeminine yaklaşık 45 derecelik bir açıyla gerilen halat üzerinde, makaralara asılı kandillerin minareden aşağı gönderilmesi şeklinde icra edilen bir gösteriymiş. Şair bu manzarayı yıldız kaymasına benzeterek halk arasındaki yıldızı düşmek tabiriyle birleştirmektedir.
Sanma kandil uçurur kayyim-i seyyare -feşan
( Seyyareler saçan kayyımın kandil uçurduğunu zannetme. Sırça kadehten şarap içen günahkarın yıldızı düşmüştür. )
Eski ramazan eğlencelerinden olan "kandil uçurmak" özellikle teravih namazından sonra camiden dağılan kimselere eğlence olsun diye, minareden cami avlusu zeminine yaklaşık 45 derecelik bir açıyla gerilen halat üzerinde, makaralara asılı kandillerin minareden aşağı gönderilmesi şeklinde icra edilen bir gösteriymiş. Şair bu manzarayı yıldız kaymasına benzeterek halk arasındaki yıldızı düşmek tabiriyle birleştirmektedir.
DEYİMLERİN ÇIKIŞ NOKTASI
Herkesin bildiği bizi biz yapan sözlerimiz vardır. Deyimlerin çıkış noktalarının bir çoğunun Osmanlı döneminde padişahlar, paşalar aracılığıyla ortaya çıkış hikayelerini öğrenirken birbirine manen yakın olan deyimler görmemiz mümkündür.
Hayatın her kademesinde edepli olmaya dikkat çeken; yeme içmede, giyim kuşamda, siyaset hatta ölümde bile her şeye edep yükleyen atalarımızın ''Edep Yahu,'' deyimiyle ders verici öyküleri de bulunmaktadır.
Yine eğlenceli ve en ilginçlerinden biri ise ''Dolap Çevirmek,'' deyimidir. Bunun eski bir konak geleneği olduğu vurgulanmaktadır. Eskilerin gözünde aşk dahil olmak üzere bir çok yakınlaşma durumu ayıba kaçtığından; konaklardaki hizmetçiler, aşçılar, bahçıvanlar, dadılar... Yaşayan her kim ise hissettikleri duyguları konak sahibine sezdirmemek için çeşitli yollar kullanırlarmış. Edindikleri mendil, lavanta, lokum gibi hediyeleri dolap içlerine bırakarak ancak karşı tarafa gönderebilirlermiş. Dolap içinde çevirdikleri bu masumane oyunla da günümüze kadar bu deyimimiz ulaşmıştır.
Hayatın her kademesinde edepli olmaya dikkat çeken; yeme içmede, giyim kuşamda, siyaset hatta ölümde bile her şeye edep yükleyen atalarımızın ''Edep Yahu,'' deyimiyle ders verici öyküleri de bulunmaktadır.
Yine eğlenceli ve en ilginçlerinden biri ise ''Dolap Çevirmek,'' deyimidir. Bunun eski bir konak geleneği olduğu vurgulanmaktadır. Eskilerin gözünde aşk dahil olmak üzere bir çok yakınlaşma durumu ayıba kaçtığından; konaklardaki hizmetçiler, aşçılar, bahçıvanlar, dadılar... Yaşayan her kim ise hissettikleri duyguları konak sahibine sezdirmemek için çeşitli yollar kullanırlarmış. Edindikleri mendil, lavanta, lokum gibi hediyeleri dolap içlerine bırakarak ancak karşı tarafa gönderebilirlermiş. Dolap içinde çevirdikleri bu masumane oyunla da günümüze kadar bu deyimimiz ulaşmıştır.
MAVİ SEMADAN SEYRETMEK FETHİ
"Seyreyliyor gurubu Haliç'ten zaman zaman
Şair gözüyle mavi semadan bu kahraman"
Fetih tüm kuvvet ve kudretiyle şahlanmasıdır ordunun arzu edilen, uğruna kanlar dökülen kale surlarından heybetle atılan ilk adımdır, düşlerinde taklitler kurmak, taşını toprağını bilmektir, kumandan olmanın gereğidir, güzel asker lütfuna ermektir...
Yıkılmaz bu vatan demektir. Yüzlerce yıllık birikimin sahiplenişiyle açığa çıkan bir gururdur ve yaşatmaktır fetih, hoşgörüyle yeşertmektir, insanı bilmektir, sevmektir. Fetih ne demek ise söylenmiş söylenmemiş, Fatih ve Osmanlı ordusu daha büyük bir övgüye layıktır.
Şair gözüyle mavi semadan bu kahraman"
Fetih tüm kuvvet ve kudretiyle şahlanmasıdır ordunun arzu edilen, uğruna kanlar dökülen kale surlarından heybetle atılan ilk adımdır, düşlerinde taklitler kurmak, taşını toprağını bilmektir, kumandan olmanın gereğidir, güzel asker lütfuna ermektir...
Yıkılmaz bu vatan demektir. Yüzlerce yıllık birikimin sahiplenişiyle açığa çıkan bir gururdur ve yaşatmaktır fetih, hoşgörüyle yeşertmektir, insanı bilmektir, sevmektir. Fetih ne demek ise söylenmiş söylenmemiş, Fatih ve Osmanlı ordusu daha büyük bir övgüye layıktır.
26 Nisan 2016 Salı
GAZEL
Berk-veş bir dem görünüp gizlenürsin ey peri
Ademiler öldürür vallahi bu huyun senün
( Ey peri gibi güzel sevgili şimsek gibi bir görünüp gizlenirsin. Vallahi bu huyun insanları öldürür. )
Şimsek günümüzde olduğu gibi eski şiirde de sürat ve çabukluğun sembolü idi. bugün 'peri' kelimesi peri gibi güzel sevgili ifadesinde olduğu gibi daha çok hanımlar için kullanılmaktadır. Ancak eski şiirde bu güzellik tasviri için erkekler hakkında da kullanılabiliyordu. Şair sevdiğinin bir an için görünüp hemen kaybolması halini bir perinin görünüp kayboluvermesi ile tarif etmektedir.
SOSYAL İNSAN
Hayatımızda değişikliklere zaman zaman ihtiyaç duyabiliriz. Fakat günümüzde çalışan insan maalesef hiç kendine vakit ayıramıyor ya da fırsatı olduğu halde ayırmıyor. Sosyal aktiviteler insanların yorgunluklarını atmaları için çalışan ve yorulan vücutlarını dinlendirmek için güzel fırsatlardır. ülkemizde bu konuda iyi ve sağlam sporcu çocuklar yetişmektedir. Bir orman ya da deniz havası, voleybol, basketbol bunlar insanlara stres atmaları için iyi ortamlardır. Her bireyin kendince sosyal bir aktivitesi olup en azından bunu haftada bir kere uygulamaya çalışırsa hayatındaki çalışma sahasına ve başarısına da yansıyabilir.
KİTAPLARIN KOKUSU
Kitap okumanın yararlarını yıllarca ilkokuldan beri duyuyoruz fakat ülke olarak istatiklere bakıldığında okumayı sevmiyoruz. Bunun sebepleri nelerdir sizce? Kitap okumak öğretmenlerin zorlamasıyla yapılabilecek bir iş olmayıp insan kendi kendine kitabı eline almalı ve sayfalarını göz ucuyla çevirdiğinde kokusunu içine çekmelidir. Yani öncelikle aldığınız kitabı sevin ona şöyle bir bakın ve okuyacağınıza inanın. İşte bu olduğunda kitap okuma oranını biraz yükseleceğine inanıyorum. Klişe bir cümledir ama doğruluk değeri yüzde yüzdür. Bize hep yıllarca kitap okumak insanı geliştirir, çok faydalıdır şeklinde cümleler kuruldu. Bu cümleler doğrudur bir ortamda kitap okuyan şahıs kendini sözcük ve cümle kurmasıyla belli eder.
GAZEL
Mahrem olmaz rindler bezminde mey nuş etmeyen
Ey Fuzuli çek ayağ ol bezmden ya çek ayağ
( Şarap içmeyen insan rindler meclisine giremez. Ey Fuzuli, ya o meclisten ayağını çek, yahut kadeh çek, şarap iç)
Şarap bu dönemde şairler için en önemli içecektir hatta öyle ki şarap içmeyeni beyitte de olduğu hor görürler. Diğer bir deyişle aşıklar bezmine aşk şarabını içmeyenler mahrem olamazlar. Şarap içmeli yahut o meclise girmekten vazgeçmeli.
Ayak çekmek bir manada bir yere gitmemek, diğer manada da şarap içmektir. Ayağ kadeh manasına, çekmek de içmek manasındadır.
Şarap bu dönemde şairler için en önemli içecektir hatta öyle ki şarap içmeyeni beyitte de olduğu hor görürler. Diğer bir deyişle aşıklar bezmine aşk şarabını içmeyenler mahrem olamazlar. Şarap içmeli yahut o meclise girmekten vazgeçmeli.
Ayak çekmek bir manada bir yere gitmemek, diğer manada da şarap içmektir. Ayağ kadeh manasına, çekmek de içmek manasındadır.
ESERLERİN OLUŞUMU
Bir eser bir dönemde nasıl meydana gelir? Bu eserin meydana gelmesini sağlayan olaylar nelerdir? Bir eser meydana gelirken genellikle o dönemin şartlarına uygun şekilde ortaya çıkarılır.Şairler ve ya da yazarlar bir eseri meydana getirirken yaşanılan toplumda siyasal, sosyal, ekonomik vb. durumları dikkate alarak bir şeyler yazarlar.Aslında bu olay hemen hemen her dönemde görülür. Örneğin Milli Mücadele yıllarında yaşamış olan ve o dönemde yaşanan bir takım olaylara şahit olmuş şair ve yazarlar Divan edebiyatında olduğu gibi aşk, şarap, kadın üzerine yazmadılar o hissiyatı, maneviyatı da alarak vatan ,millet sevgisi milli şuur üzerine yazı yazmışlardır. Serveti Fünun dönemine gelirsek bu yıllarda da müthiş bir batılılaşma reaksiyonu görüldüğünden şairler ve yazarlar da buna yönelik eserler meydana getirmişlerdir. Bu ve bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Sonuç olarak bir yazı yazacaksanız o dönemin şartlarına bağlı kalmanız gerekecektir.
GAZEL
Bir nefes kalmuş hayatumdan habibim subh tek
Nola ger bir mihr göstersen mana ahır nefes
( Hayatımdan bir nefes kalmıştır. Son nefesimdeyim ey sevgili! Aynen sabah gibi. Seher vakti ufkun ağarması nefes almaya benziyor. Güneş doğunca sabah vakti sona eriyor. Gün başlıyor. Nolur bu son nefeste bana bir sevgi göstersen. )
Divan edebiyatında aşık hiç usanmadan bıkmadan sevgilinin peşinden koşar ve hiç bir zaman vuslat ümidini yitirmez fakat sevgili ise bu yalvarış ve yakarışların hiçbirine aldırmaz son derece acımasız ve gaddardır. Şair insan olduğu için son nefesten sonra ölür. Halbuki sabahleyin seherin nefes alışı güneşin doğması ile sona erer.Sabahleyin güneşin doğması anını kendi hayatına benzetir.

UYGULANAMAYAN PLANLAR
Bir çok insan her defasında kafasında planlar yapar ve en başarılı insanların hayattaki bu başarılarını öğrenmek için derine inildiğinde bu insanların her gün düzenli tuttuğu bir defter görülür. Bu defterde ise yapılacaklar listesi karşımıza çıkmaktadır. Çoğu insan ise kafasında bir takım planlar oluşturmasına rağmen bunları her zaman uygulamayabilir. Bunun yanı sıra uygulayabilen insanlarda mevcuttur.
Yetişkin bir takım insanların ise sorumlulukları daha çok katlanmakla birlikte daha çok plan yapma yetisi doğar. Örneğin bir babanın evdeki sorumlulukları bir gence göre daha fazla olabilir. Yani her insanın aynı derecede planları olmayabilir. Bir anne evladını nasıl daha iyi yetiştirme planları yaparken bir genç en doğru meslek seçme planları yapabilir ama önemli olan herkesin bir amacının olması ve bu amaca uygun bir takım planlar yapmak...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)